SADRİ KÖSERİ

Ben İyi Bir Babayım

Sadri Köseri

6 Ağustos 1969’da Balıkesir Merkez’de doğdum. Çocukluk ve gençlik yıllarım bugünkü adıyla Altıeylül ilçesine bağlı 1. Gündoğan ve 2. Gündoğan mahallelerinde geçti. Baba tarafım Kepsut Şeremetler, anne tarafım Dursunbey Akçagüney köyündendir. Evlendikten sonra eşimin köyü Bigadiç Yukarıçamlı da hayatıma katıldı. İlkokulu Zağnospaşa İlkokulu'nda, ortaokulu Cumhuriyet Lisesi’nde, liseyi ise Merkez Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamladım. 1989-1990 eğitim yılında Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Maden Programı’ndan mezun oldum. Dursunbey İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı köy okullarında 3 yıl vekil öğretmenlik yaptım. Ardından Manisa Soma, Bursa Orhaneli ve Balıkesir Balya’daki çeşitli madenlerde kısa süreli çalışmalarda bulundum. 1995 yılında evlendim. 3 yıl Bilecik Söğüt Seramik Fabrikası’nda çalıştıktan sonra, 2012 yılı sonuna kadar Kırklareli Lüleburgaz’daki Akmaya Ekmek Mayası Fabrikası’nda görev aldım. 2012–2017 yılları arasında İstanbul’da Elit Tarım Ürünleri firmasında çalıştım. 2017 yılında bir arkadaşım ile birlikte ARMAYA GIDA’yı kurduk. Halen ekmek katkı maddeleri üretimi ve ihracatı yapmaktayız.

  • İstanbul/Büyükçekmece
  • 0542 672 50 07
  • sadrikoseri@mynet.com
  • www.sadrikoseri.com www.breadimprover.tr
Me

Hobilerim

Uzun yıllardır ekmek katkı maddeleri üretiyorum; çünkü sofraların en temel değeri olan ekmeğin kalitesine katkı sunmak benim için bir tutku. İşimi severek, titizlikle yaparım. Boş zamanlarımda doğayla iç içe olmayı, balık tutmayı, yeni yerler keşfetmeyi çok severim. Hayatım boyunca çalışkanlığı ve dürüstlüğü ilke edindim. Ürettiğim her şeyde hem doğaya hem insana saygıyı ön planda tutarım. Bu yolda hem üretmekten hem de öğrenmekten hiç vazgeçmedim. Sizlerle bu yolculukta buluşmak benim için büyük bir mutluluk.

Balık Tutmak 100%
Seyahat Etmek 100%
Çalışmak 100%
  • BEN ESKİ BALIKESİR'İ ÖZLEDİM.

    Bu yazı Balıkesir sevdalısı Aydın AYHAN hocamızın yazısıdır. Kendisinin birçok yazısını paylaşacağım.

    Bizde BALIKESİR sevdası bitmez.. Bende eski Balıkesir'i, çocukluğumuzu gençliğimizi çok özledim.

    BEN ESKİ BALIKESİR’İ ÖZLEDİM

    ÖZLEDİM.. ÖZLEDİM. GERÇEKTEN ÇOK ÖZLEDİM…
    ESKİDEN İNCE KAHVERENGİ SİMİTLERİMİZ OLURDU. NOHUT MAYASI İLE YOĞURULUR, PEKMEZLİ SUYA BATIRILIP SUSAMDA YUVARLANILDIKTAN SONRA PİŞİRİLİRDİ. BEN BALIKESİR SİMİDİNİ ÖZLEDİM.
    PAŞAALANI MEVKİİ BOMBOŞTU. SADECE BİR KAÇ KOYUN AĞILI VARDI. BALIKESİRLİLER MANTARINI BURDA TOPLARDI. SONBAHAR SABAHLARI. ÇOCUKLARIMLA BİRLİKTE KENDİ TOPLADIĞIMIZ ÇİM MANTARLARINI ÖZLEDİM.
    SARI BOYNUZ SAPLI ÇAKILARIMIZ OLURDU, İKİYE KATLANAN. 1950Lİ YILLARDA ESKİ CAMİ KARŞISINDAKİ KÖPRÜDEN DEVE YONCASI’NA KADAR DERE KENARINDA BIÇAKÇILAR OLURDU. ONLAR İMAL EDERLERDİ. O ÇAKILARLA DERE KENARLARINDAKİ SÖĞÜT DALLARINDAN KENDİMİZE DÜDÜK YAPARDIK. O ÇOK KESKİN ÇAKILARIMIZI ÖZLEDİM.
    İLKOKULLARIMIZDA “YERLİ MALI HAFTALARI” OLURDU. HERKES EVDEN BİR ŞEYLER GETİRİR, HEP BERABER YERDİK. ÖĞRETMENLERİMİZ BİZE “YERLİ MALI KULLANMA”NIN NE OLDUĞUNU ANLATIRLARDI. “YERLİ MALI HAFTALARINI” ÖZLEDİM.
    OKULLARDA İÇİNE MÜREKKEP KOYDUĞUMUZ, DEVRİLSE DE MÜREKKEB DÖKÜLMEYEN HOKKALARIMIZ VE İÇİNDEKİ MÜREKKEBE BANDIRARAK YAZDIĞIMIZ DİVİTLERİMİZ, ERİK AKMALARINI SUDA ERİTEREK KENDİ YAPTIĞIMIZ TUTKALI SÜRÜP YAPIŞTIRDIĞIMIZ ÇOK RENKLİ EL-İŞİ KÂĞITLARIMIZ OLURDU. O ESK İLKOKULLARIMIZI ÖZLEDİM.
    OKUL KAPILARINDA KÜÇÜK KÂSELERDE YAPTIKLARI SU-MUHALLEBİSİNI GÜL ŞERBETI İLE TATLANDIRAN MUHALLEBİCİLER OLURDU. O MUHALLEBİLERİ ÖZLEDİM.
    BALIKESİR’DE ESKİDEN HER EVİN BAHÇESİ OLURDU. O BAHÇEDE MUTLAKA BİR KUYU VE BAHÇENİN BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE; ASMA, DUT, KAYISI, ERİK VEYA BADEM VE MUTLAKA GÜL OLURDU. BAHARDA ONLARI YERDİK.
    KUYULARA SU SARKITIR, YAZ SICAKLARINDA SERİNLERDİK.
    TOPRAK TESTİLERİMİZ OLURDU. SUYU SERİN TUTARDI
    ESKI BAHÇELI EVLERİMİZI ÖZLEDİM.
    TAHTA YUVARLAK KUTULARDA SATILAN PEKMEZ AĞDASI OLURDU. EKMEĞİMİZE SÜRER YERDİK. PESTİLLER OLURDU. KAYISI VEYA ERİKTEN YAPILIRDI. YÖRÜKLER “KIZILCIK EKŞİSİ”, ALUÇ, AHLAT, GÜVEM, BÖĞÜRTLEN GETİRİRLERDI PAZARA ESKI PAZARLARI, BAHÇELI EVLERİMİZI ÖZLEDİM.
    KARA TEPE BAŞTAN SONA BAĞLARLA KAPLIYDI. BADEM AĞAÇLARI DİBİNDE “KUZUKULAĞI” OLURDU. O EKŞI KUZUKULAKLARINI, ÇAĞLA ÇALDIĞIMIZ AĞAÇLARI ÖZLEDİM. HATTA KARA TEPEDEKI BAĞLARDAN ÇAĞLA ÇALDIĞIMIZ GÜNLERI ÖZLEDİM.
    DÜRÜST KABADAYILARI VARDI HER MAHALLENİN. HAKSIZLIKLARA KARŞI DİMDİK DURURLARDI. ACİZDEN YANA OLURLARDI. MAHALLENİN NAMUSUNU KORURLARDI. DOĞRU YOLDAN SAPMA ARZUSU GÖSTEREN GENÇLERE NASİHAT EDERLERDİ.
    KENDİNE ÖZEL KIYAFETLE DOLAŞAN “EFE ARİF ABİYİ” VE ONUN SADECE BAĞLAMA ÇALINAN "KAVESİNİ" ÖZLEDİM
    ESKİ ŞEHİR OTOBÜSLERİ “DÜZAYAK”TI. ŞİMDİKİ YENİLER ADETA HİLKAT GARİBESİ. ÖNDE DE ARKADA DA OTURULACAK YERLERE MERDİVENLE ÇIKILIYOR. “KİM ALDIRDI BU ACAYİP OTOBÜSLERİ” BİLMEM. BEN ESKİ OTOBÜSLERİMİZİ ÖZLEDİM..
    ESKİDEN “ÇUH ÇUH” TRENLER VARDI. KÖMÜR İLE ÇALIŞIRLARDI. PARK KÖPRÜSÜ ÜZERİNDEN ALTINDAN GEÇEN LOKOMOTİFLERİN BACALARI İÇİNE TAŞ ATARDIK. ELİMİZ YÜZÜMÜZ İS OLURDU. O TRENLERİ ÖZLEDİM.
    SÜNNETLERDE PAYTONLARA BİNİLİRDİ. SÜNNET ÇOCUKLARI PAYTONCULARIN YANINA OTURTULURDU. PAYTONCULARIN AYRI BİR RACONU VARDI. HAFİF KABADAYI TAKILIRLARDI. O SÜSLÜ PAYTONLARI ÖZLEDİM.
    SOKAKLARDA TOP OYNARDIK. AMA BAŞKA ÇEŞİTLİ SOKAK OYUNLARI DA OYNANIRDI. BİZ SOKAKLARDA BÜYÜDÜK. MERTLİĞİ, KALLEŞLİĞİ, DOSTLUĞU, DÜRÜSTLÜĞÜ, ERKEKLİĞİ SOKAKLARDA ÖĞRENDİK. O SOKAKLARI ÖZLEDİM.
    KENDİ OYUNCAĞIMIZI KENDİMİZ YAPARDIK. ARTIK ÇOCUKLAR TELDEN ARABA YAPMAYI, TEKERLEK ÇEVİRMEYİ BİLMİYORLAR.
    BİR “ANTRENMAN SAHASI” VARDI. BİSİKLETE BİNMEYİ ORDA ÖĞRENMİŞTİK. ORADA TOP OYNAR, KOŞAR, YARIŞIRDIK. HEMEN YANLARINDA TOPRAKTAN SULAR KAYNARDI. SUSADIĞIMIZDA İÇER, ELİMİZİ, YÜZÜMÜZÜ YIKARDIK. ŞİMDİ PARK YERİ YAPILDI. BEN ANTRENMAN SAHAMIZI ÖZLEDİM.
    ÇAMLIKTA BİR RAMAZAN TOPU OLURDU. RAMAZANLARDA İFTAR VE İMSAK ZAMANLARINI BELLİ ETMEK İÇİN PATLATILIRDI. ONUN SESİNİ DİNLER, PATLADIĞINDA ORUCUMUZU AÇARDIK. BEN RAMAZAN TOPU SESİNİ ÖZLEDİM.
    AÇIK SİNEMALARDA VE DEMİRYOLU KENARINDAKİ BAHÇE GAZİNOLARDA ÇEKİRDEK “ÇITLATMAYI” ÖZLEDİM.
    TAŞ KAVEYİ, AKASYALAR, ARMUTLU, DEMİRYOLU, ÇAMLIK, BELEDİYE ÖNÜ, PARK GAZİNOSU, PEJLİVANLAR GAZİNOSUNU, İLK ADIM GAZİNOSUNU ÖAZLEDİM. ATATÜRK PARKININ TAMAMINI ESKİ HALİYLE ÖZLEDİM.
    SÜNNETLERDE PAYTON SEFASINI, TİLKİ PİDESİYLE YAPILAN TİRİT YEMEĞİ,
    EVLERDE ANNELERİMİZ KIŞ İÇİN TOPRAK GÜPLERE TURŞU KURARLARDI. O TURŞULARIN SULARINI BİLE İÇERDİK. AMA DAHA ÇOK PAŞA CAMİ KARŞISINDA RAHMETLİ TURŞUCU NİHAT AMCAYI VE TURŞULARINI, MEYVE SULARINI ÖZLEDİM.
    LİSELİ YILLARIMDA DİĞER OKULLARLA HEYECANLI MAÇLAR YAPARDIK. YENEN TAKIMLARI BİLE ALKIŞLARDIK. OKUL MAÇLARINI ÖZLEDİM.
    BALIKESİR’İN FARKLI BİR KONUŞMA TARZI VARDI. GALİBA ARTIK BEN VE BİRKAÇ ARKADAŞ KALDIK BALIKESİRCE KONUŞAN SOKAKLARDA. ZIRATÇI ISMAYYIIL, KASAP İSMAYİİİİİİL(Özbirlik), TAKSİİİİİİİİİ, ŞAYAKÇI MEMEEEEEET, SEZEEEEEEER “EH HADİ GARİ” GONUŞMALANIZI PEK ÖZLEDİM…
    GECELERİ “BOZAAAAAA” DİYE BAĞIRAN BOZACILARI,
    “DONDURMAM KAYMAAAAAK” DİYEN SEYYAR DONDURMACILARI,
    ESNAF KAHVELERİNDE “TAVŞANKANI” ÇAYI YUDUMLAMAYI,
    “GASTEEEEE… YAZIYUUUU” DİYEREK KOŞAN GAZETE DAĞITICILARINI,
    HER ŞEYİN FİYATINI KURUŞUNA GÖRE HESAPLAYIP YAZAN, OTUZ İKİ LİRA YİRMİ YEDİ KURUŞUN ÜSTÜNÜ VEREN, PAZARLIK YAPANI HAŞLAYAN “UMMAN-I BEREKET TİCARETHANESİ SAHİBİ GARA ZİYA’YI”, ARADIĞIN HER TÜRLÜ GIDA MADDESİNİ BULABİLECEĞİN “BANDIRMALILAR BAKKALİYESİNİ”, KIZDIRILDI MI ÖFKEDEN ADETA TAŞAN TADYOCU REFİK AMCAYI, İTİMAT KIRTASİYEYİ, FOTO REFİK’İ, FOTO ÖZEN’İ HATTA FOTO ESMER'İ ÖZLEDİM.
    BALIKESİR’DE ÇOCUKLUĞUMDAN BU YANA TANIDIĞIM EN MÜHİM ENTELEKTÜELLERDEN BİR OLAN VEÇHİ AMCAYI(UZUN VEÇHİ) VE ARNAVUTLARDAN KENAN AĞABEYİ ÖZLEDİM.
    Atatürk Stadının KÖMÜR CURUFLU zeminini özledim,,ZAMORA ALİ,,,TEDİVEREN ERDOĞAN,KAŞARCI CEMAL,, ÇAKIR ŞEVKET,, DİDİ CESUR,, BAMYACI,, PİRE NURİ,, KARABATAK BASRİ,, KIYIK İSMET,, SÜKSE METİNli FORMA AŞKIYLA oynanan futbol maçlarını özledim...ATATÜRK PARK GAZİNOSUNU,,ŞEHİR KULÜBÜNÜ,, ÇİMENTO Fb.nın HAVUZBAŞINI,,ÖZEN LOKANTASI,,LEZZET LOKANTASI,,ÇAMLIK GAZİNOSU ve KARVANSARAY'ı özledim..Buralarda CAZ(Ork.)ları özledim..Davulcu Hilmi abi,,Davulcu Nurol,,Akordeoncu CEMAL ve İBRAHİM KARAKAŞLI'yı,,Kemancı ENVER Hocamı,,Saksafoncu ORHAN abiyi,,Trompetçi Yağcı ABDULLAH'ıandığın Fehmi Hoca ile Dondurmacı KENAN abiyi,, ROBER'i, Gitarcı TAŞ EROL'u,, Pırtık NEJAT ERELLİ'yi,, Şopen İRFAN'ı Kamış ÖMER'i, Goldfınger ORHAN'ı çok ama çokkkkk özledim.. En son olarakta MİNİ GOLF'ü, İZMİR FUARI İÇİN TURNEYE ÇIKAN AMA MUTLAKA BALIKESİR PARKINDAKİ AÇIK TİYATRODA, TRMSİLLRT VEREN TİYATROLARI ÖZLEDİM.
    BELKİ GÜLECEKSİNİZ AMA SENEDEN SENEYE GELEN VE DE DANSÖZLERİ OLAN ANKARA ZAFER TİYATROSUNU BİLE ÖZLEDİM.
    YAHU BEN UNUTULMAZ HATIRALARLA DOLU ATATÜRK PARKINI ÖZLEDİM.
    ESKİ BALIKESİR’DEN HATIRALARIMDA ÖZLEDİĞİM O KADAR ÇOK ŞEY VAR Kİ YAHU…


  • HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI ?

     

    HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI ?

    Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye  çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır.

    Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
    Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda     bir kompozisyon yazmasını istedi hocası..
    Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı.
    Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.
    Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.
    Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.
    Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev,
    tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı.
    Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı.  "Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk..
    "Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da
    alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:
    "Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm." Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.
    Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!." Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..
    "Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.. "Ben de hayallerimi.."

    O orta 2. Sınıf öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı. Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen,
    geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.
    Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi,
    "Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.
    Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."


  • LİDERLİK - YÖNETİCİLİK

     

    LİDERLİK - YÖNETİCİLİK

        Günümüzde şirket yönetimlerinde yükselen bir değer olarak Liderlik gösterilmektedir. Liderlik denilince kısaca sevgi ve coşku dolu olup tabii davranmak, vizyon sahibi olup hem de vizyonu paylaşmak , çok iyi iletişim becerisine sahip olmak , değişime kolaylıkla ayak uydurabilmek , güven verdiği gibi beraberindekilere güveniyor olmak , kendisi sürekli öğrendiği gibi öğrenmeyi de teşvik edici olmak , sevinç ve kederleri paylaşmak , yüksek duygusal zekaya sahip ve mizahı iyi kullanıyor olmak , arkadaşlarını güçlendirmek , kendisine ihtiyaç duyulmayacak bir sistem kurmak  bunlar bir lider için olmazsa olmaz kurallardır.

         Yeni ekonominin sermayesi bilgidir. Bilgiyi elinde tutan kazanıyor. Makineyi tıkır tıkır çalıştıracak dişlinin artık önemi yok. Önemli olan , yeni bir ürün yapacak, yeni fikirler ortaya koyacak birilerini bulabilmektir. Ama böyleleri bir tuhaftır ;  kimileri içine kapanık , kimileri bilgisayar başından saatlerce kalkmaz , kimi de ofis ortamından sıkılır.  Böyle kimselerle liderlik becerilerine sahip olmadan klasik yönetim anlayışıyla irtibat kurmak mümkün değildir.

     

         Klasik yönetici  ile  Lider  arasındaki  farklı yönleri inceleyecek olursak ;

     

    Klasik  yönetici                                                              Lider

     

    Yönetir                                                                        Yönlendirir

    Otoritesini kullanır                                                      Duygularını kullanır

    Korkuyla anılır                                                            Sevgiyle anılır

    “ Ben ”  der                                                                  “ Biz ”  der

    Kimin hatalı olduğuna bakar                                       Neyin hatalı yapıldığına bakar

    Suçlar                                                                           Problemi  bulur

    Saygı  bekler                                                                Saygı  gösterir

    Başarının tek sahibidir                                                 Başarıyı paylaşır

    Danışmaya ihtiyacı yoktur                                           Danışır.

     

         Girişimciliği ve kaynak kullanımlarımızı engelleyen en önemli  3 tane  mikrop  vardır.

     

    1     -  ÖNCE O YAPSIN GÖRELİM  mikrobu : Bu yolla risk almaktan ve zihin yormaktan kaçınıyor,sadece verimsiz bir şekilde taklitle yetiniyoruz.

    2     -  EVET AMA YİNE DE !   mikrobu  : Bununla da mazerete kapı aralamayı , net ve cesur pek te hayat tanımamayı seçiyoruz.

    3     -  SANA NE  VE  BANA NE   mikrobu  : Bunlarla ise sorumluluktan kaçmayı hem kendimize hemde başkalarına hayat tarzı olarak sipariş etmiş oluyoruz.

     

    Mutlaka edinmemiz gereken alışkanlıkların başında şunları sıralayabiliriz :

     

    Hatayı düzeltmek , takdir etmeyi asla ihmal etmemek ,

    Lütfen – Mümkünse  kelimelerini çok kullanmak ,

    Bu konuda fikrin nedir ? cümlesini sıkça kullanmak ,

    Teşekkürü hiç unutmamak ,

    Daima  “biz”  demek   asla  “ben” dememek….



  • SORUMLULUK HAKKINDA BİR HİKAYE

     

    SORUMLULUK HAKKINDA BİR  HİKAYE 

      Bu hikaye dört kişi hakkındadır. Bunların isimleri ;


    1.  kişi  :   HERKES ,

    2.  kişi  :   HERHANGİ BİRİ ,

    3.  kişi  :   BİRİSİ ,

    4.  kişi  :   HİÇKİMSE  ,  idi. 

    Yapılması  gereken  önemli bir iş vardı.


    HERKES’in  yapması  istenmişti.

    HERKES , BİRİSİ’nin  o  işi  yapacağına emindi.

    HERHANGİBİRİ  yapabilirdi ama ,

    HİÇKİMSE  yapmadı.

    BİRİSİ  çok  kızdı  çünkü  bu ,

    HERKES’in  işiydi.

    HERKES ,  HERHANGİBİRİ’nin  yapacağını  düşünmüştü.

    HERHANGİBİRİ   yapabilirdi  ama ,

    HİÇKİMSE , HERKES’in   yapmayacağını  anlamamıştı. 


    Sonuçta  HERKES , BİRİSİ’ni  suçladı  ancak gerçekte  HİÇKİMSE ,  HERHANGİBİRİ’ni  suçlamadı.


  • HERŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR

     

    HERŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR

     

    İki melek yeryüzüne dolaşmaya çıkmışlar. Tabi insan kılığında.. Akşam olmuş. Kentin en zengin semtinde lüks bir villaya tanrı misafiri olarak gitmişler. Ev sahipleri somurtarak onları içeri almış ve yemek ikram etmemişler. Yatma vakti geldiğinde misafir odası yerine buz gibi nemli bir odaya iki şilte atıp burada yatın demişler. Yaşlı olan melek duvarda bir çatlak görmüş ve elini üzerine koyup o çatlağı kapatmış. Genç melek yaşlı meleğe kızmış neden bu insanlara yardım ediyorsun demiş. Yaşlı melekte her şey göründüğü gibi değil demiş.

    Ertesi gün fakir ama iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Bu ailenin geçimlerini sağladığı sadece bir inekleri varmış. Sütünü satıp öyle geçiniyorlarmış. Bu aile meleklere çok iyi davranmış ve mütevazı sofralarında Allah ne verdiyse yemişler. Yatma vakti geldiğinde de ev sahipleri siz yorgunsunuzdur deyip kendi yataklarını onlara vermişler.

    Ertesi sabah uyandıklarında fakir çiftin bahçede ağladıklarını görmüşler. Tek geçim kaynağı olan inekleri ölmüş. Bu duruma genç melek çok sinirlenmiş. Neden o ineğin ölmesine izin verdin demiş. Bize kötü davranan zengin insanlara yardım ettin ama bu iyi insanların tek geçim kaynakları olan ineklerinin ölmesine izin verdin. Yaşlı melek tekrar her şey her zaman göründüğü gibi olmadığını söylemiş ve devam etmiş.

    ”Duvardaki çatlağı kapattım çünkü orada yıllar öncesinden saklanmış bir hazine vardı ve onlar bunu hak etmediği için çatlağı kapatarak onları bu hazineden sonsuza kadar mahrum bıraktım. Dün gece fakir  köylünün yatağında yatarken ölüm meleği adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim. 

    Her şey her zaman göründüğü gibi değildir.

    İşler bazen istendiği gibi gitmez ama inançlıysan her işte bir hayır olduğunu düşünürsün ve o hayrın ne olduğunu da bir süre sonra anlarsın demiş.

  • Hayatınızda “1″ ve “0″ ın önemi!

     

    Hayatınızda  “1″  ve  “0″  ın önemi! 

    198. yılı ....... Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor. Sınıf ögrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor. 

    “Bakın” diyor. “Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey. ” 

    Sonra (1)’in yanına bir (0) koyuyor:

    “Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar”.

    Bir (0) daha koyuyor. “Bu tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz”

    Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor:  Yetenek… Disiplin… Sevgi…

    Eklenen her yeni (0)’ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca… 

    Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i siliyor. 

    Geriye bir sürü sıfır kalıyor. 

    VE hoca yorumu patlatıyor.

     “Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir!”


  • BUĞDAYIN ÖĞÜTÜLMESİ UN VE EKMEK YAPIM TEKNOLOJİSİ

     BUĞDAYIN ÖĞÜTÜLMESİ UN VE EKMEK YAPIM TEKNOLOJİSİ :


    Buğdayların yabancı maddelerden temizlendikten sonra tavlanarak değirmenlerde un ve irmik haline getirilmesi işlemine öğütme adı verilmektedir.
    Bu dersimizde önce buğdayın öğütülmesi işlemini, daha sonra ekmek yapımını göreceğiz.

    BUĞDAYIN ÖĞÜTÜLMESİ VE UN YAPIMI
    Buğdaylar değirmenlerde iki şekilde öğütülmektedir.
    1. Taş değirmenlerde öğütme
    2. Valsli değirmenlerde öğütme

    Valsli Değirmenlerde Buğdayın Öğütülmesi:

    Taş değirmenlerde öğütme işlemi bir defada yapıldığı halde Valsli (Toplu) değirmenlerde buğday çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra un haline gelir.

    Bu aşamaları 7 grup altında toplayabiliriz.
    1. Buğdayın alımı ve depolanması
    2. Buğdayın temizlenmesi ve yabancı maddelerden ayrılması
    3. Buğdayın yıkanması
    4. Buğdayın tavlanması
    5. Buğdayın valslerde un haline getirilmesi
    6. Eleme
    7. Ambalajlama ve depolama

    1. Buğdayın alımı ve depolanması :
    Çeşitli yerlerden un fabrikalarına gelen buğdayların öğütülünceye kadar depolarda uygun şartlarda bekletilmeleri gerekir.

    Aksi halde buğdaylar bozularak kullanılamaz hale gelir veya ekmeklik kalitesinde olumsuz gelişmeler olur.
    Bu nedenle buğdaylar depolanırken danenin nem oranına ve ortamın sıcaklığına dikkat etmek gerekir.
    Danedeki nem oranı %10-14 olursa ve depo koşulları da uygun ise daneler bozulmadan uzun süre saklanabilir.
    Oysa danedeki nem oranı %14 ün üzerine çıkarsa yada ortamın nem oranı yüksek olursa danede solunum ve küflenme hızlanır. Buda ürünün kısa sürede bozularak kullanılamaz hale gelmesine neden olur.
    Bu nedenlerle depolanacak buğdayların nem oranı yüksek olmamalı, depolar iyi muhafaza edilerek ortam şartlarından etkilenmeyecek bir durumda olmalı, havalanabilir yapıda olmalıdır.

    2. Buğdayın temizlenmesi ve yabancı maddelerinden ayrılması
    Buğdayın içinde toz, toprak, sap, saman, yabancı ot tohumları vb. yabancı maddeler bulunabilir. Bunlar öğütme sırasında valslere zarar verebileceği gibi unun rengini, bileşimini ve ekmeklik kalitesini bozarlar.
    Bu nedenle valsli sistemde bu gibi yabancı maddelerin ortamdan uzaklaştırılması için çeşitli kısımlar bulunur.
    Örneğin;
    - Büyüklük ve şekil farklılığından yararlanarak yabancı ot tohumları ayrılır. Bunun için kalbur veya elekler kullanılır.
    - Hava akımı ile sap, saman, çöp, toz vb. hafif kısımlar ayrılır
    - Mıknatıslarla ****l parçalar ayrılır
    - Özgül ağırlık farkı ile de toz, kum vb. ayrılır.

    3. Buğdayın yıkanması

    Buğday yıkama makinalarında ters akım usulune göre yıkanır ve üzerindeki su santrifüjle ayrılır.
    Yıkama şu faydaları sağlar.
    a) Buğdayın yarık kısmında kalan toz, toprak parçaları ile sürme, rastık vb. uzaklaştırılır.
    b) Unun düzgün olmasını sağlar
    c) Unun rengi daha beyaz olur
    d) Unun kül miktarı azalır
    e) Dış kabuk gevşetilerek valslerde daha kolay un haline gelir.

     4. Buğdayın tavlanması:

    Buğday danesinin yapısını öğütmeye en elverişli hale getirmek için buğdaya belli oranda su verilmesi işlemidir.

    Tavlamada üç önemli faktör vardır.
    a) Nem oranı
    b) Sıcaklık
    c) Zaman

    Genellikle yumuşak buğdaylar %15-15,5, sert buğdaylar %16-16,5 nem içerecek şekilde tavlanır.
    Sıcaklık olarak 27-30°C uygundur.
    Zaman suyun sıcaklığına bağlı olmakla birlikte genellikle 8 saat civarındadır.

    5. Valslerde öğütme:
    Kabuk (kepek) ve embriyoyu unlu kısımdan ayırmak ve endospermi (unlu ve nişastalı kısım) küçülterek un haline getirmek valsler sayesinde olur.
    Değirmenlerde iki tip vals bulunur.
    1. Kırma (dişli) valsler
    2. Öğütme (düz) valsler

    Unun öğütülmesi işlemi tek valste yapılmaz. Aşama aşama yapılarak her defasında elenir ve ince kısımlar ayrılır, kalın kısımlar tekrar öğütülür.
    Vals yüzeyine buğdaylar eşit dağılmalıdır. Valslerin üzerine eşit yüklemenin yapılmaması veya vals aralıklarının iyi ayarlanmaması ürün kalitesini olumsuz yönde etkiler.

    6. Unun elenmesi:
    Valsten geçen kırma, irmik ve un elekler aracılığıyla birbirinden ayrılır. Elekler kapalı bir sistem içerisinde hareket eden farklı gözenek yapılarının üst üste yerleştirilmesi ile oluşmuştur.
    Kırma ve irmik ayırmada kalaylı çelikten yapılmış tel elekler kullanılır. Un eleklerde ise naylon, perlon, ipek gibi materyaller kullanılmaktadır.

    7. Ambalajlama ve çuvallama:

    Unlar kağıt veya değişik materyallerden sentetik olarak yapılmış torba veya paketlerde piyasaya verilir. Ambalajlar ne çeşit olursa olsun yeni ve unu iyi koruyacak durumda olmalıdır.
    Unun depolanma yerlerinde çok iyi muhafazalı, serin yerler olmalı, un çuvallarının altında ızgaralar olmalı ve pencereler muhafazalı olmalıdır.

  • Adres

    İstanbul/Büyükçekmece

    İnstagram

    sadri_koseri

    E-Mail

    sadrikoseri@mynet.com