Bu yazı Balıkesir sevdalısı Aydın AYHAN hocamızın yazısıdır. Kendisinin birçok yazısını paylaşacağım.
Bizde BALIKESİR sevdası bitmez.. Bende eski Balıkesir'i, çocukluğumuzu gençliğimizi çok özledim.
BEN ESKİ BALIKESİR’İ ÖZLEDİM
6 Ağustos 1969’da Balıkesir Merkez’de doğdum. Çocukluk ve gençlik yıllarım bugünkü adıyla Altıeylül ilçesine bağlı 1. Gündoğan ve 2. Gündoğan mahallelerinde geçti. Baba tarafım Kepsut Şeremetler, anne tarafım Dursunbey Akçagüney köyündendir. Evlendikten sonra eşimin köyü Bigadiç Yukarıçamlı da hayatıma katıldı. İlkokulu Zağnospaşa İlkokulu'nda, ortaokulu Cumhuriyet Lisesi’nde, liseyi ise Merkez Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamladım. 1989-1990 eğitim yılında Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Maden Programı’ndan mezun oldum. Dursunbey İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı köy okullarında 3 yıl vekil öğretmenlik yaptım. Ardından Manisa Soma, Bursa Orhaneli ve Balıkesir Balya’daki çeşitli madenlerde kısa süreli çalışmalarda bulundum. 1995 yılında evlendim. 3 yıl Bilecik Söğüt Seramik Fabrikası’nda çalıştıktan sonra, 2012 yılı sonuna kadar Kırklareli Lüleburgaz’daki Akmaya Ekmek Mayası Fabrikası’nda görev aldım. 2012–2017 yılları arasında İstanbul’da Elit Tarım Ürünleri firmasında çalıştım. 2017 yılında bir arkadaşım ile birlikte ARMAYA GIDA’yı kurduk. Halen ekmek katkı maddeleri üretimi ve ihracatı yapmaktayız.
Uzun yıllardır ekmek katkı maddeleri üretiyorum; çünkü sofraların en temel değeri olan ekmeğin kalitesine katkı sunmak benim için bir tutku. İşimi severek, titizlikle yaparım. Boş zamanlarımda doğayla iç içe olmayı, balık tutmayı, yeni yerler keşfetmeyi çok severim. Hayatım boyunca çalışkanlığı ve dürüstlüğü ilke edindim. Ürettiğim her şeyde hem doğaya hem insana saygıyı ön planda tutarım. Bu yolda hem üretmekten hem de öğrenmekten hiç vazgeçmedim. Sizlerle bu yolculukta buluşmak benim için büyük bir mutluluk.
Bu yazı Balıkesir sevdalısı Aydın AYHAN hocamızın yazısıdır. Kendisinin birçok yazısını paylaşacağım.
Bizde BALIKESİR sevdası bitmez.. Bende eski Balıkesir'i, çocukluğumuzu gençliğimizi çok özledim.
BEN ESKİ BALIKESİR’İ ÖZLEDİM
HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR
ALDINIZ MI ?
Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç
oğluna kadar uzanır.
Babasının işi
nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir
kompozisyon yazmasını istedi hocası..
Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini
anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla
anlattı.
Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi.
Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.
Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin
ayrıntılı planını da ekledi.
Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev,
tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı.
Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve
"Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" aldım?" diye
merakla sordu hocasına, çocuk..
"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi,
hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At
çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık
hayvanlar da
alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:
"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o
zaman notunu yeniden gözden geçiririm." Çocuk evine döndü ve uzun uzun
düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda
kararını kendin vermelisin.
Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!." Çocuk bir hafta kadar düşündükten
sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..
"Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.. "Ben de
hayallerimi.."
O orta 2. Sınıf öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000
metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş
olarak asılı. Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen,
geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.
Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi,
"Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O
yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.
Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."
LİDERLİK - YÖNETİCİLİK
Günümüzde şirket yönetimlerinde yükselen
bir değer olarak Liderlik gösterilmektedir. Liderlik denilince kısaca sevgi ve
coşku dolu olup tabii davranmak, vizyon sahibi olup hem de vizyonu paylaşmak ,
çok iyi iletişim becerisine sahip olmak , değişime kolaylıkla ayak uydurabilmek
, güven verdiği gibi beraberindekilere güveniyor olmak , kendisi sürekli
öğrendiği gibi öğrenmeyi de teşvik edici olmak , sevinç ve kederleri paylaşmak
, yüksek duygusal zekaya sahip ve mizahı iyi kullanıyor olmak , arkadaşlarını
güçlendirmek , kendisine ihtiyaç duyulmayacak bir sistem kurmak bunlar bir lider için olmazsa olmaz
kurallardır.
Klasik yönetici ile
Lider arasındaki farklı yönleri inceleyecek olursak ;
Klasik yönetici Lider
Yönetir
Yönlendirir
Otoritesini
kullanır
Duygularını kullanır
Korkuyla
anılır
Sevgiyle
anılır
“ Ben ” der
“ Biz ” der
Kimin hatalı
olduğuna bakar Neyin
hatalı yapıldığına bakar
Suçlar Problemi bulur
Saygı bekler
Saygı gösterir
Başarının tek
sahibidir
Başarıyı paylaşır
Danışmaya
ihtiyacı yoktur
Danışır.
Girişimciliği ve kaynak kullanımlarımızı engelleyen en önemli 3 tane
mikrop vardır.
1 - “ ÖNCE O YAPSIN GÖRELİM ” mikrobu : Bu yolla risk almaktan ve zihin yormaktan kaçınıyor,sadece verimsiz bir şekilde taklitle yetiniyoruz.
2 - “ EVET AMA YİNE DE ! ” mikrobu : Bununla da mazerete kapı aralamayı , net ve cesur pek te hayat tanımamayı seçiyoruz.
3 - “ SANA NE VE BANA NE ” mikrobu : Bunlarla ise sorumluluktan kaçmayı hem kendimize hemde başkalarına hayat tarzı olarak sipariş etmiş oluyoruz.
Mutlaka edinmemiz gereken
alışkanlıkların başında şunları sıralayabiliriz :
Hatayı
düzeltmek , takdir etmeyi asla ihmal etmemek ,
Lütfen –
Mümkünse kelimelerini çok kullanmak ,
Bu konuda
fikrin nedir ? cümlesini sıkça kullanmak ,
Teşekkürü hiç
unutmamak ,
Daima “biz”
demek asla “ben” dememek….
SORUMLULUK HAKKINDA BİR HİKAYE
Bu hikaye
dört kişi hakkındadır. Bunların isimleri ;
1. kişi : HERKES ,
2. kişi : HERHANGİ
BİRİ ,
3. kişi : BİRİSİ
,
4. kişi : HİÇKİMSE , idi.
Yapılması gereken önemli bir iş vardı.
HERKES’in yapması istenmişti.
HERKES , BİRİSİ’nin o işi yapacağına emindi.
HERHANGİBİRİ yapabilirdi ama ,
HİÇKİMSE yapmadı.
BİRİSİ çok kızdı çünkü bu ,
HERKES’in işiydi.
HERKES , HERHANGİBİRİ’nin yapacağını düşünmüştü.
HERHANGİBİRİ yapabilirdi ama ,
HİÇKİMSE , HERKES’in yapmayacağını anlamamıştı.
Sonuçta
HERKES , BİRİSİ’ni suçladı
ancak gerçekte HİÇKİMSE
, HERHANGİBİRİ’ni suçlamadı.
HERŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR
İki melek yeryüzüne dolaşmaya çıkmışlar. Tabi insan kılığında.. Akşam olmuş. Kentin en zengin semtinde lüks bir villaya tanrı misafiri olarak gitmişler. Ev sahipleri somurtarak onları içeri almış ve yemek ikram etmemişler. Yatma vakti geldiğinde misafir odası yerine buz gibi nemli bir odaya iki şilte atıp burada yatın demişler. Yaşlı olan melek duvarda bir çatlak görmüş ve elini üzerine koyup o çatlağı kapatmış. Genç melek yaşlı meleğe kızmış neden bu insanlara yardım ediyorsun demiş. Yaşlı melekte her şey göründüğü gibi değil demiş.
Ertesi gün fakir ama iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Bu ailenin geçimlerini sağladığı sadece bir inekleri varmış. Sütünü satıp öyle geçiniyorlarmış. Bu aile meleklere çok iyi davranmış ve mütevazı sofralarında Allah ne verdiyse yemişler. Yatma vakti geldiğinde de ev sahipleri siz yorgunsunuzdur deyip kendi yataklarını onlara vermişler.
Ertesi sabah uyandıklarında
fakir çiftin bahçede ağladıklarını görmüşler. Tek geçim kaynağı olan inekleri
ölmüş. Bu duruma genç melek çok sinirlenmiş. Neden o ineğin ölmesine izin
verdin demiş. Bize kötü davranan zengin insanlara yardım ettin ama bu iyi
insanların tek geçim kaynakları olan ineklerinin ölmesine izin verdin. Yaşlı
melek tekrar her şey her zaman göründüğü gibi olmadığını söylemiş ve devam
etmiş.
”Duvardaki çatlağı kapattım çünkü orada yıllar öncesinden saklanmış bir hazine vardı ve onlar bunu hak etmediği için çatlağı kapatarak onları bu hazineden sonsuza kadar mahrum bıraktım. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim.
Her şey her zaman göründüğü gibi değildir.
İşler bazen istendiği gibi gitmez ama inançlıysan her
işte bir hayır olduğunu düşünürsün ve o hayrın ne olduğunu da bir süre sonra
anlarsın demiş.
Hayatınızda “1″ ve “0″ ın önemi!
198. yılı ....... Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor. Sınıf ögrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.
“Bakın” diyor. “Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey. ”
Sonra (1)’in yanına bir (0) koyuyor:
“Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar”.
Bir (0) daha koyuyor. “Bu tecrübedir. (10) iken (100)
olursunuz”
Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek… Disiplin…
Sevgi…
Eklenen her yeni (0)’ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca…
Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i siliyor.
Geriye bir sürü sıfır kalıyor.
VE hoca yorumu patlatıyor.
BUĞDAYIN ÖĞÜTÜLMESİ UN VE EKMEK YAPIM TEKNOLOJİSİ :
Buğdayların yabancı maddelerden temizlendikten sonra tavlanarak değirmenlerde
un ve irmik haline getirilmesi işlemine öğütme adı verilmektedir.
Bu dersimizde önce buğdayın öğütülmesi işlemini, daha sonra ekmek yapımını
göreceğiz.
BUĞDAYIN ÖĞÜTÜLMESİ VE UN YAPIMI
Buğdaylar değirmenlerde iki şekilde öğütülmektedir.
1. Taş değirmenlerde öğütme
2. Valsli değirmenlerde öğütme
Valsli Değirmenlerde Buğdayın Öğütülmesi:
Taş değirmenlerde öğütme işlemi bir defada yapıldığı halde Valsli (Toplu)
değirmenlerde buğday çeşitli aşamalardan geçirildikten sonra un haline gelir.
Bu aşamaları 7 grup altında toplayabiliriz.
1. Buğdayın alımı ve depolanması
2. Buğdayın temizlenmesi ve yabancı maddelerden ayrılması
3. Buğdayın yıkanması
4. Buğdayın tavlanması
5. Buğdayın valslerde un haline getirilmesi
6. Eleme
7. Ambalajlama ve depolama
1. Buğdayın alımı ve depolanması :
Çeşitli yerlerden un fabrikalarına gelen buğdayların öğütülünceye kadar
depolarda uygun şartlarda bekletilmeleri gerekir.
Aksi halde buğdaylar bozularak kullanılamaz hale gelir veya ekmeklik
kalitesinde olumsuz gelişmeler olur.
Bu nedenle buğdaylar depolanırken danenin nem oranına ve ortamın sıcaklığına
dikkat etmek gerekir.
Danedeki nem oranı %10-14 olursa ve depo koşulları da uygun ise daneler
bozulmadan uzun süre saklanabilir.
Oysa danedeki nem oranı %14 ün üzerine çıkarsa yada ortamın nem oranı yüksek
olursa danede solunum ve küflenme hızlanır. Buda ürünün kısa sürede bozularak
kullanılamaz hale gelmesine neden olur.
Bu nedenlerle depolanacak buğdayların nem oranı yüksek olmamalı, depolar iyi
muhafaza edilerek ortam şartlarından etkilenmeyecek bir durumda olmalı,
havalanabilir yapıda olmalıdır.
2. Buğdayın temizlenmesi ve yabancı maddelerinden ayrılması
Buğdayın içinde toz, toprak, sap, saman, yabancı ot tohumları vb. yabancı
maddeler bulunabilir. Bunlar öğütme sırasında valslere zarar verebileceği gibi
unun rengini, bileşimini ve ekmeklik kalitesini bozarlar.
Bu nedenle valsli sistemde bu gibi yabancı maddelerin ortamdan uzaklaştırılması
için çeşitli kısımlar bulunur.
Örneğin;
- Büyüklük ve şekil farklılığından yararlanarak yabancı ot tohumları ayrılır.
Bunun için kalbur veya elekler kullanılır.
- Hava akımı ile sap, saman, çöp, toz vb. hafif kısımlar ayrılır
- Mıknatıslarla ****l parçalar ayrılır
- Özgül ağırlık farkı ile de toz, kum vb. ayrılır.
3. Buğdayın yıkanması
Buğday yıkama makinalarında ters akım usulune göre yıkanır ve üzerindeki su
santrifüjle ayrılır.
Yıkama şu faydaları sağlar.
a) Buğdayın yarık kısmında kalan toz, toprak parçaları ile sürme, rastık vb.
uzaklaştırılır.
b) Unun düzgün olmasını sağlar
c) Unun rengi daha beyaz olur
d) Unun kül miktarı azalır
e) Dış kabuk gevşetilerek valslerde daha kolay un haline gelir.
4. Buğdayın tavlanması:
Buğday danesinin yapısını öğütmeye en elverişli hale getirmek için buğdaya belli oranda su verilmesi işlemidir.
Tavlamada üç önemli faktör vardır.
a) Nem oranı
b) Sıcaklık
c) Zaman
Genellikle yumuşak buğdaylar %15-15,5, sert buğdaylar %16-16,5 nem içerecek
şekilde tavlanır.
Sıcaklık olarak 27-
Zaman suyun sıcaklığına bağlı olmakla birlikte genellikle 8 saat civarındadır.
5. Valslerde öğütme:
Kabuk (kepek) ve embriyoyu unlu kısımdan ayırmak ve endospermi (unlu ve
nişastalı kısım) küçülterek un haline getirmek valsler sayesinde olur.
Değirmenlerde iki tip vals bulunur.
1. Kırma (dişli) valsler
2. Öğütme (düz) valsler
Unun öğütülmesi işlemi tek valste yapılmaz. Aşama aşama yapılarak her defasında
elenir ve ince kısımlar ayrılır, kalın kısımlar tekrar öğütülür.
Vals yüzeyine buğdaylar eşit dağılmalıdır. Valslerin üzerine eşit yüklemenin
yapılmaması veya vals aralıklarının iyi ayarlanmaması ürün kalitesini olumsuz
yönde etkiler.
6. Unun elenmesi:
Valsten geçen kırma, irmik ve un elekler aracılığıyla birbirinden ayrılır.
Elekler kapalı bir sistem içerisinde hareket eden farklı gözenek yapılarının
üst üste yerleştirilmesi ile oluşmuştur.
Kırma ve irmik ayırmada kalaylı çelikten yapılmış tel elekler kullanılır. Un
eleklerde ise naylon, perlon, ipek gibi materyaller kullanılmaktadır.
7. Ambalajlama ve çuvallama:
Unlar kağıt veya değişik materyallerden sentetik olarak yapılmış torba veya
paketlerde piyasaya verilir. Ambalajlar ne çeşit olursa olsun yeni ve unu iyi
koruyacak durumda olmalıdır.
Unun depolanma yerlerinde çok iyi muhafazalı, serin yerler olmalı, un
çuvallarının altında ızgaralar olmalı ve pencereler muhafazalı olmalıdır.
İstanbul/Büyükçekmece
sadri_koseri
sadrikoseri@mynet.com